Yazı Hakkında

By Published On: Şubat 26th, 2023Categories: EnerjiTags: ,

Kategoriler

Yaklaşan Etkinlikler

Ölçü ve denge hayat yolunda hem önemli bir yöntemdir, hem de yolun kendisidir. Bu yol dengeyi öğrenme yoludur. Yaşam yolculuğu ancak ölçü ve dengeyle uyumlu, sevgi, aşk, keyif dolu bir dansa dönüşebilir.

Yaşamda denge ve ölçü dediğimizde bunu kadim uzak doğu öğretisindeki yin yang dengesiyle anlatabiliriz. Yin ve yang, kadın erkek hepimizin içinde olan eril ve dişil dengesidir. Eril yanımız yang, yani dışa doğru ve etken olandır. Dişil yanımızsa yin, yani içe doğru ve edilgen olandır. Eril, yaratımlarımız, zihin, mantık, kontrol ve sol beyinle ilgilidir. Dişil ise duygular ve yaratıcı enerjiyle, yani sağ beyinle ilgilidir. Bu, kadın ve erkek tümümüzün davranışlarını etkiler. Jung kadının içindeki eril tarafı ve erkeğin içindeki dişil tarafı bilinçdışı gölge yönlerimiz açısından ayırmıştır ancak daha genel bir tanımda, kadın ve erkek ayırmaksızın hepimizin içinde doğal olarak eril dişil yönler bulunmaktadır ve bunların dengesi çok önemlidir.

Her şeyde olduğu gibi, kendimize ve başkalarına zarar verecek derecede aşırı eril veya aşırı dişil olan davranışlar ölçüsüz, dengesiz ve sağlıksızdır. Eril ve dişil dengemizde alma verme dengesini korumak çok önemlidir. Eğer hep veriyor ve almayı bilmiyorsak ya da hep alıyor ve vermekte cimri davranıyorsak bu bizim yaşam ölçümüzü ve dengemizi bozar. Benzer şekilde aşırı kontrol etmeye çalışmak ve hoyrat davranmak sağlıksız eril davranışlardır ve dengemizi bozarlar. Aşırı pasif davranmak, kızıp hiçbir şey söylememek, hiçbir şey yapmamak ve harekete geçmemek de sağlıksız dişil davranışlardır ve zamanı geldiğinde sağlıksız eril davranışlar olarak kendilerini gösterirler.
Denge dediğimizde sürekli olarak eril ve dişil davranışların aynı seviyede ve eşit olmasından bahsetmiyoruz. Bu bir dans gibidir. Kimi zaman sürekli erilde olacağız, ve kimi zaman da sürekli dişilde olacağız. Ortalamada ölçüyü tutturmak ve sağlıklı ilerlemektir önemli olan.

Eril-dişil dengemiz bozulmuşsa eğer, yüzleşmekten kaçan, sağlıksız bir davranış sergilemeye eğilimli olabiliyoruz. Sürekli sustuğumuz ve sıkıntılarımızı dile getirmediğimiz için de eninde sonunda konuştuğumuzda bastırılmış duygularımız patlama şeklinde, yani yine sağlıksız bir davranış olarak su yüzüne çıkabiliyor. Sorunlarımızı, şikayetlerimizi dile getirirken kendimizi yapıcı bir biçimde ifade etmeye çalışmalıyız. Böyle yapmaya alışmadıysak davranışlarımız ilk etapta dengeli bir biçimde ortaya çıkmayabilir ancak buna aldırmamalı ve denemekten vazgeçmemeliyiz. Yaşamsal denge bir danstır, eril ve dişilin dansıdır, pratik ister ve zaman içerisinde oturacaktır.

Sevgiyle, Arda Bafra